Samsun Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından düzenlenen “Yeniden İnşa, Uyarlama ve İlham: Antikiteden İslama Osmanlı Edebiyatının Metinlerarası Dünyası” başlıklı çalıştay, Osmanlı edebiyatına dair farklı perspektiflerden derinlikli analizlerin yapıldığı önemli bir etkinlik olarak öne çıktı. Akademik çevrelerden büyük ilgi gören çalıştay, Osmanlı edebiyatındaki tarihsel, estetik ve kültürel dönüşüm süreçlerini kapsamlı bir şekilde ele aldı. Metinlerarası etkileşim, yerelleşme, kozmopolit kültürlerden beslenme ve edebi üretimde özgünleşme gibi konular, disiplinler arası bir yaklaşımla tartışıldı.
Açılış Konuşması: İranî Gelenek ve Klasik Edebiyatın İnşası
Çalıştayın açılış konuşmasını Prof. Dr. Nuran Tezcan yaptı. Tezcan, 14. yüzyılda Anadolu’da klasik edebiyatın inşasında İranî gelenek anlayışının rolünü ele aldı. Konuşmasında, bu dönemde yazılan aşk mesnevilerinin genellikle Farsçadan çeviri olarak değerlendirildiğini, ancak bu eserlerin aslında özgün metinler olduğunu vurguladı. Şairlerin Farsça bir esere dayandıklarını iddia etmelerinin, eski ve ideal değerleri daha inandırıcı kılmak amacıyla kullanılan bilinçli bir yöntem olduğunu belirtti.
Tezcan, özellikle Hoca Mesud’un Süheyl ü Nevbahar eserini örnek göstererek, bu metinlerin sadece toplumsal eğitimi hedeflemediğini, aynı zamanda Türkçenin kullanımını teşvik eden bir edebi bilinç içerdiğini ifade etti. Bu mesnevilerin, Fars edebiyatından alınan yapılar üzerine kurulduğunu, ancak Anadolu Türkmen toplumunun siyasi ve toplumsal ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlandığını dile getirdi. Tezcan, 14. yüzyıl Türkmen şairlerinin yüksek düzeyde Fars ve Arap edebiyatını bildiklerini ve bu birikimle özgün eserler yarattıklarını ifade ederek, dönemin edebiyatına dair yanlış algıların düzeltilmesi gerektiğini belirtti.
Birinci Oturum: Osmanlı Edebiyatında Klasikleşme ve Tarihsel Süreçler
Nizâmî’nin Osmanlı Kültür Ortamına Etkisi
Bahadır Sürelli, Nizâmî-i Gencevî’nin hamsesinin Osmanlı kültür ortamındaki etkilerini ele aldığı konuşmasında, Nizâmî’nin klasik Fars edebiyatına kazandırdığı mesnevi tarzındaki özgün eserlerin Osmanlı şairleri üzerindeki etkisini vurguladı. Sürelli, Nizâmî’nin eserlerinin yalnızca elit kesimde değil, halk kültüründe de geniş bir yankı uyandırdığını belirtti. Sürelli, özellikle Fuzuli, Şeyh Galip ve Nevizade Atayi’nin eserlerinde Nizâmî’nin güçlü bir model olarak görüldüğüne dikkat çekti. Ancak 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı şairlerinin, özgün konulara yönelerek Nizâmî’ye nazire yazma geleneğini eleştirmeye başladığını ifade etti. Örneğin, Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk eserinde Nizâmî’ye eleştirel bir bakış geliştirdiğini belirtti. Sürelli, bu dönüşümün, Osmanlı edebiyatının bağımsızlaşma ve yerelleşme süreçleri açısından önemli bir boyut olduğunu dile getirdi.
Yusuf ve Züleyha Mesnevilerinin Dönüşümü
Dursun Özyürek, Yusuf ve Züleyha hikayelerinin Türk edebiyatındaki dönüşüm sürecini ele aldı. Özyürek, bu hikayenin kutsal metinlerden köklü bir geçmişe dayandığını ve klasik Türk edebiyatında dini bir anlatı olmaktan çıkıp çift kahramanlı bir aşk mesnevisine dönüştüğünü belirtti. Konuşmasında, özellikle Hamdullah Hamdi ve Taşlıcalı Yahya gibi şairlerin, bu hikayeye tasvir ve betimleme yönünden katkı yaptığını vurguladı. Yusuf mesnevilerinin hem dini hem de estetik unsurlar açısından Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olduğunu ifade etti.
Türk Kahramanlık Destanlarının Çok Katmanlı Yapısı
Zeynep Aydoğan, Battalname, Danişmentname ve Saltukname gibi kahramanlık destanlarının sözlü geleneklerden yazılı edebiyata geçiş sürecini ele aldı. Bu metinlerin, yazıya geçirildikten sonra Osmanlı sarayı ve ilim çevrelerinde ideolojik birer araç olarak kullanıldığını belirtti. Aydoğan, destanların hem eğlence hem de tarih kaydı oluşturma amacı taşıdığını vurgulayarak, özellikle Saltukname’nin Cem Sultan’ın siyasi meşruiyet sağlama çabalarıyla bağlantılı olarak yazıya geçirildiğine dikkat çekti. Bu destanların yazılı ve sözlü kültürün iç içe geçtiği bir edebi gelenek oluşturduğunu ifade etti.
Edep Kitapları ve Mütalaa Kavramı
Cevat Sucu, geç Ortaçağ Anadolu’sunda edep kitaplarının okunma biçimlerini ve “mütalaa” kavramını ele aldı. Sucu, bu eserlerin pedagojik bir nitelik taşıdığını ve hem sesli okuma hem de düşünerek okuma pratiklerini teşvik ettiğini belirtti. Ayrıca, edep kitaplarının okuyuculara bilgiye kolayca erişim sağlamak amacıyla özel bir düzenle kaleme alındığını ifade etti.
Birinci Oturumun Soru-Cevap Bölümü Yoğun Tartışmalarla Zenginleşti
Birinci oturumun ardından gerçekleştirilen soru-cevap bölümü, konuşmacılar ve katılımcılar arasında derinlemesine tartışmalara sahne oldu. Yusuf ve Züleyha mesnevilerindeki dini kaynakların etkisi oturumun önemli başlıklarından biri oldu. Dursun Özyürek, erken dönem eserlerin daha çok dini metinlere dayandığını, ancak sonraki mesnevilerde edebi ve tasvir unsurlarının öne çıktığını vurguladı. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Osman Ünlü ise Yusuf kıssasının Kur’an’daki ayrıntıları nedeniyle şairlerin olay örgüsünde fazla değişiklik yapmadığını, ancak anlatım tarzıyla fark yarattığını ifade etti. Ünlü, bu bağlamda, Taberi gibi muteber kabul edilen dini kaynakların, mesnevilere olan etkisine dikkat çekti.
Tercüme ve kinaye meseleleri oturumda tartışılan bir diğer önemli konu oldu. Yusuf ve Züleyha mesnevilerinde kullanılan “gül-zert” gibi tamlamaların Fars edebiyatındaki kinayelerle benzerlik gösterdiği belirtildi. Bu durum, tercüme kavramının yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Bahadır Sürelli, bu yorumları destekleyerek, özellikle Rıdvan’ın mesnevilerinde Farsçadan yapılan mecazi uyarlamalara dikkat çekti.
İkinci Oturum: Osmanlı Edebiyatında Metinlerarası Etkileşim ve Yerelleşme
Binbir Gece Masallarının Osmanlı Hikâyelerine Etkisi
Prof. Dr. Osman Ünlü, Binbir Gece masallarının kökenlerinden başlayarak bu hikâyelerin Osmanlı edebiyatındaki alımlanma ve dönüşüm süreçlerini ele aldı. Ünlü, milattan önce 5. yüzyıla dayanan bu anlatıların Fars edebiyatında “Hezar Efsane” olarak bilindiğini ve zamanla Arapça başta olmak üzere çeşitli dillere çevrildiğini vurguladı. Abbasiler döneminde “Elf Leyle” adıyla bilinen külliyatın, Hint, Fars ve Arap kültüründen beslenerek 16. yüzyıla kadar bugünkü haline ulaştığını belirtti. Osmanlı’da ise 15. yüzyıldan itibaren tercüme ve adaptasyon yoluyla eserlerde kendine yer bulduğu ifade edildi. Türk edebiyatında Dastan-ı Duhi Şeyh Abdullah, Camasname ve Şahmaran Hikâyesi gibi eserler ile Hikâye-i Anabacı gibi telif metinlerde Binbir Gece’nin etkileri tartışıldı. Ayrıca, modern Türk edebiyatında ve masal geleneğinde bu etkilerin devam ettiği vurgulandı. Ünlü, sunumunu Orhan Pamuk’un Binbir Gece üzerine yaptığı ironik değerlendirmeye atıfta bulunarak bu masalların evrensel önemini bir kez daha vurguladı.
“Efesli Dul” Hikâyesinin Osmanlı Uyarlamaları
İpek Hüner, “Efesli Dul” hikâyesinin Osmanlı dönemindeki varyantlarını ve tarihsel bağlamdaki serüvenini analiz etti. Hikâyenin temel anlatısında dul bir kadının mezarlıkta bir bekçiyle ilişkiye girmesi ve eski kocasının cesedi üzerinden gelişen olaylar işlenmektedir. Hüner, Osmanlı metinlerinde bu hikâyenin çerçeve hikâye tekniği, sakal yolma gibi unsurlarla yerelleştirildiğini belirtti. Batı literatüründe grotesk ve mizahi bir tonla anlatılan hikâyenin Osmanlı uyarlamalarında kadın vefasızlığına vurgu yapıldığına dikkat çekti. Hüner, bu dönüşümün toplumsal cinsiyet kodları ve ahlaki mesajlarla hikâyeyi yeniden şekillendirdiğini ve Osmanlı toplumunun gerçekliklerine uygun katmanlar eklediğini ifade etti.
Osmanlı Tarihyazımında Şehname Anlatılarının Rolü
Burcu Gürgan Kıcır, 16. ve 17. yüzyıl Osmanlı tarih yazımında Fars kültüründen gelen Şehname anlatılarının işlevini değerlendirdi. Kadim Fars hanedanlarına dair mitolojik anlatıların Osmanlı tarihçiliğindeki evrensel tarih modellerine nasıl entegre edildiğini irdeleyen Gürgan Kıcır, bu anlatıların çok katmanlı ve çok dilli metinlerarası ilişkilerle Osmanlı bağlamına uyarlandığını ifade etti. Keyumers ve Dahhak gibi mitolojik figürlerin Osmanlı tarih yazımında dünyevi iktidarın başlangıcı olarak yorumlandığını, ancak Zerdüştî unsurların dışlandığını belirtti. Ayrıca, 17. yüzyılda peygamber kıssalarının tarih yazımından ayrışarak daha seküler bir çerçeveye oturtulduğu ifade edildi.
Vernakülerleşme Sürecinde Cinânî’nin Bedâyiu’l-âsâr’ı
Altuğ Yayla, Cinânî’nin Bedâyiu’l-âsâr eserinde kozmopolit kültürlerin yerel bağlamlara nasıl uyarlandığını tartıştı. Yayla, Osmanlı edebiyatının Arap ve Fars edebi geleneklerinden esinlenirken, bu unsurları yerel ihtiyaçlara göre dönüştürerek özgün bir vernaküler kültür geliştirdiğini belirtti. Sheldon Pollock’un “vernakülerleşme” kavramıyla ilişkilendirilen bu süreçte, Bedâyiu’l-âsâr eserinin İslami kozmopolit unsurları Anadolu ve Rumeli’ye özgü gündelik yaşam karakterleriyle harmanladığı vurgulandı. Eserin, III. Murad’ın sarayında yerel anlatılara olan talebe cevap verdiği ve kahvehane kültürü gibi toplumsal dinamiklerin seçkin edebiyata etkisini yansıttığı ifade edildi. Bu bağlamda, Bedâyiu’l-âsâr Osmanlı edebiyatında kozmopolit ile yerel unsurların bir arada harmanlandığı özgün bir metin olarak değerlendirildi.
İkinci Oturumun Soru-Cevap Bölümü: Osmanlı Edebiyatına Dair Derin Tartışmalar ve Yenilikçi Yaklaşımlar
Müjgan Çakır, Binbir Gece Masalları’nın Osmanlı edebiyatındaki algısına dair sorular yöneltti. Çakır, bu masalların Osmanlı’daki kabulünün Arap kültüründen etkilenip etkilenmediğini sorguladı. Ayrıca, masallar ve hikâyeler arasındaki algısal farklara dikkat çekti. Bu bağlamda tartışmalar, masalların edebi yapıları ve kültürel uyarlamaları üzerinde yoğunlaştı.
Altuğ Yayla, kendisine yöneltilen kozmopolit kültür kavramına dair soruları yanıtladı. Yayla, kozmopolit kültürü Arap ve Fars edebi gelenekleriyle ilişkilendirirken, vernakülerleşme sürecinin Osmanlı şehirli kültürü ve kahvehane gibi toplumsal dinamiklerle şekillendiğini ifade etti. Bu görüşler, Osmanlı edebiyatındaki yerelleşme süreçlerine yeni bir perspektif getirdi.
Burcu Gürgan-Kıcır, 17. yüzyılda Osmanlı tarih yazımında peygamber hikâyelerinin giderek siyasi tarihten ayrıştığına dikkat çekti. Gürgan-Kıcır, bu sürecin tarih yazımında sekülerleşmenin artışıyla paralel olduğunu belirtti. Tartışmalar, tarih yazımındaki dini ve dünyevi unsurlar arasındaki ayrımın dönemin entelektüel dünyasına etkisini değerlendirdi.
19. yüzyıl Osmanlı edebiyatına dair yorumlarıyla Prof. Dr. Günil Özlem Ayaydın Cebe, bu dönemdeki edebi anlatı iştahının önceki geleneklerle paralellik taşıdığına dikkat çekti. Cebe, modern Türk edebiyatının kökenlerini bu dönemin metinleri üzerinden yeniden değerlendirme fırsatını vurguladı.
Son olarak, katılımcılar Binbir Gece Masalları’nın Türkçe tercümeleri ve farklı versiyonları üzerine yoğunlaştı. Tartışmalar, el yazması metinlerin analizi ve bu versiyonlar arasındaki farkların dönemin edebiyatına nasıl yansıdığını değerlendirdi. Katılımcılar, bu eserlerin metinlerarası zenginliğini ve edebiyat tarihi açısından önemini bir kez daha dile getirdi.
Soru-cevap oturumu, Osmanlı edebiyatının çok katmanlı yapısını ve kültürel etkileşim süreçlerini anlamak için yeni yaklaşımlar sundu. Çalıştayın sonunda, bu tür tartışmaların Osmanlı edebiyatını daha kapsamlı şekilde değerlendirmeye katkı sunduğu vurgulandı.
Çalıştayda ele alınan konularla ilgili detaylı bilgilere erişmek isteyenler için etkinlik kaydı YouTube üzerinden yayımlanmıştır. Aşağıdaki bağlantılar aracılığıyla oturumları izleyebilirsiniz:
Açılış ve Birinci Oturum için tıklayınız.
İkinci Oturum için tıklayınız.